Friday, December 24, 2010
Bir Christmas Hatirasi
Aksam olmus gunun yorgunlugunu butun vucudunda hisseder bir halde kendini eve atmisti. Icerde ne olup bitiyor diye cokta aldirmadan, alisilagelmis bir selam verip odasina dogru yoneldi. Kapiyi acip, cantasini bir koseye birakti. Kendini daha rahat hissedecegi elbiselerini giydi. Ve odasinda olusturdugu sark kosesine kuruldu. Ilk once oturdu. Sonra yayildi. Ve en sonunda kendini tavana bakar bir halde buldu.
Dusundu.
Iceri girdiginde evdeki hal sanki biraz daha melankolikti, diger gunlere nisbeten.
Eve girdiginde, goz ucu ile baktigi simalarin hallerini tekrar hatirlamaya calisti.
Evet, Bayan Diane’in simasi ve "merhaba” derkenki ses tonu, elem kokuyordu.
“Gunun nasil gecti?” diye sormamisti,bugun. Ozel bir “merhaba” demek yerine, bakislarini TV’den ayirmadan “merhaba” deyivermisti. Bugun, diger gunlerden farkli bir sey vardi belliki…
Disarda her taraf isil isil. Neredeyse butun bir sehir isiklandirilmisti. Soguk havalarin aksine,sanki evlerdeki huzuru haber verircesine bir mana tasiyordu bu renklilik. Evlerdeki sicakligi. Ev sicakligini…
Fakat disaridaki gibi soguktu Bayan Diane’nin ses tonu ve bakislari.
***
Ertesi gun Cum’a bayramiydi.
Yine tavana bakiyor, hem de dusunmeye devam ediyordu.
Bir ara “insanin dusunmedigi bir an varmidir?” diye sorasi geldi kendine.
Denemek istedi. Denedigi neydi? Dusunmeden bir an gecirebilmek.
“Imkansiz” dedi. “Dusunmemeye ugrasirken bile dusunmek icab ediyor”
Dusuncesiz bir an yoktu. Ancak yoklukla mumkun olabilirdi. Yokluk neydi?
Dusunmesi bile imkansiz. Hayal bile edilemeyen. Yokluk..
Cum’a bayrami vardi yarin. Var olmanin nes’esini, butun mevcudatla birlikte tekrar zikretmenin, hatirlamanin bayrami. Varolmanin nes’esini paylasan insalarla birlikte bu bayrami kutlamaya niyet etti. Gonlu huzurla doldu. Gorunmeyen Mevcud’dan gelen emirlere,surekli teslim halinde olan kainatin haline ayak uyduracakti. O’nu tasdik edip teslim olmuslarla birlikte kainatin nes’esine ortak olacakti.
Ruhu bu manalarla dirildi.
***
Cum’a bayramindan sonra eve gelmisti.
Bayan Diane’ye bu sefer daha dikkatli bakti. Evet,hala elemli bir vaziyetteydi.
Bu durumu kendisine sormadan once, ogluna sormaya karar verdi.
“Annen biraz sikintili gorunuyor. Sebebi nedir?
Olagan bir durum oldugunu ifade edercesine bakti.
“Hatiralar” dedi. “Christmas zamaninda oyle oluyor. Aslinda ben de O’nun ruh halinin benzerini yasiyorum.” dedi.
Her taraf isiklandirilmisti. Evde bir festival havasi vardi.
“Demekki gonullerde festival havasi yok” diye icinden gecirdi.
“Ne hatirasi"? diye sordu.
Gecmiste Christmas’a ozel ayirdigimiz banka cekimiz olurdu. O cekle bircok hediye alirdik. Simdi boyle bir imkanimiz yok. Sadece bu degil. Babam ve agabeyim vardi. Onlarla birlikteydik. Onlar da yoklar, olduler…Birlikte gecirdigimiz Christmas’lar artik yok…”
“Yok” yine karsisina cikmisti. “Var” diyesi geldi.
Sevincli olmak ne kadar varolmaksa, uzuntulu olmak ta o kadar varolmakti.
Herseyin gidecegi belli iken, gitmeyecekmis gibi inanmak mantiksizdi.
E o zaman uzuntu neden vardiki? Gidisi engellemek icin olabilirmiydi? Hayir.
Gitmeyecekmis gibi inanmayi engellemek icin? Evet.
Durup kendini dinledi.
Varedilmeye devam ediyordu. Butun duygulari buna sahitti.
Varolmayi kutlamaliydi. Nes’eyle.
Yokluk… Oyle birsey yoktu.
Thursday, December 23, 2010
Ortak payda-1
Sosyal mekanizmanin ahenk icerisinde isleyebilmesi icin, mekanizma icerisinde yer alan insanlarin bir veya birden cok ortak noktalarinin olmasi gerekiyor. Bu cikarimi yapanlar Sosyolog diye tanimlanmis olabilir. ‘Fitrat yalan soylemez’ dusturu, kainatta cari olan sistematigin Sosyologlarin bu veya diger baska cikarimlarina delil oldugunu gosteriyor.
Bircok konuda sahit oldugumuz gibi,ortak paydalarin varliginin gerekliligi hususu da, kainatin lisan-i hali ile dile getiriliyor. Insanoglu,etrafini cepecevre kusatmis-kendi fiziki yapisi da dahil- bu sistematigin hal lisanini kendi cikarimlarina delil sayiyor. Bunun siralamasi bazen yer degistiriyor da olabilir.Yani afaki alemde gorduklerimiz, enfusi alemde kabul goruyor da olabilir. Bazen, ic alemimizden cikan soru isaretli manalar, dis alemde bu sorulara cevap ariyor da olabilir. Fakat ic ve dis alemimizin surekli irtibat halinde oldugu da herkesin malumudur.
Necisin, nereden geliyorsun nereye gidiyorsun sorulari, gercektende insanoglunun ortak sorularidir. Bunun bir iddia olmadigini, kainatta cari olan sistematigin bu sorulari ‘cebren’ insana sordurdugunu, insanligi sahil-I selamete cikaracak olan‘gemideki hademeler’, yani Iman Aydini Kur’an Talebeleri, biliyor ve goruyor olmalidirlar. Bahsi gecen sorulara cevabi olmayan hicbir insan yoktur, diyebiliriz. Fitrata karsi direnis gosterilemeyecegine gore, herkes bu sorulara, sahsi olarak veya belli kaynaklarin rehberliginde, cevap veriyordur. Bu cevaplar mistik bir hava tasiyor olabilir veya tamamen bu dunya ile sinirli cevaplar da olabilir. Bosluk kabul etmeyen dunyamizi, sahte araclarla da doldurmus olabiliriz. Yani ‘yokluk’ diye birseyi insan kabul edemez. Insani ozelliklerini kullanip, yoklugu ifade edecek bir hayal dahi bulamaz. Yokluga delil gosteremez…’Kainat bosluk kabul etmez’ manasi bunlara isaret ediyor diyebiliriz.
Cin’in bir koyunde, veya bugunlerde ismini cokca isittigimiz Kuzey Korenin ucra bir kosesinde veya Everest tepesinin yamaclarinda yasayan insanlar ile ortak paydamiz varmidir? Ev ve is arasinda onlarca yildir gidip gelen,, hayatini amerikan ruyasina ulasmaya adamis birisi ile ortak noktamiz varmidir? Hasta birisi ile veya sevincinden cilginlara donmus birisi ile…ortak noktamiz varmidir? Evet vardir. Acz ve fakr manalari butun yaratilmislarin ortak paydasidir.
Hicbir sey kendi varligini kendisinin devam ettirdigi iddiasinda degil. Sadece insan bunu soyleyebilir veya oyle inanabilir. Fakat butun kainat ile birlikte, kendi maddi ve manevi alemleri de onu yalanlar durur… Buldugunu kullanmaktan baska birsey yapamayan insan(ki kullanmak icin kullandiklari da onun degildir), onlari nasil olur da kendinden bilir? Nasil olur da Var Eden aramaz veya O yokmus gibi davranir? Butun varligimizi ile heran muhtac oldugumuz birisi, nasil olurda hayatin merkezinde olamaz?
Butun varligimiz (maddi-manevi alemlerimiz) her an Bir’inin varetmesine muhtac. Kazanma duygusunun tesviki ile calisan, kaybetme duygusunun korkusu ile daha cok calisan insan, bu duygulari kendine mal edebilirmi? Kendini bildiginde duygularini da kendi yaninda bulmus birisi, onlari sahiplenebilirmi? Var Eden yokmus gibi, bu duygularini kullanip yasamaya devam edebilirmi? Kin veya dusmanlik duygusu icerisinde, kaslarini catip etrafa bakan birisi, o duygulari uzerinde sahiplik iddia edebilirmi? Edebilir. Fakat butun kainat onu yalanlar.
(devam edecek)